Biraz bekleteceğiz...Bilgilerini kontrol ediyoruz.
icon_player_arrow_down

Radyo dinlemek için
ADBLOCK
eklentisini kapatıp sayfayı yenilemen gerekiyor.

TAMAM
icon_player_favorite ŞARKIYI FAVORİLERİNE EKLEMEK İÇİN ÜYE GİRİŞİ YAP.
icon_player_volume icon_player_mute

saniye sonra kapanacak.

CANLI RADYO

JOSEPH HAYDN’IN İMZALADIĞI SÖZLEŞME VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Yardımcı müzik yöneticisine ilişkin sözleşme ve davranış kuralları



1700’lü yılların ortasına dek müzisyenlerin ve tüm sanatçıların toplum içindeki yeri hizmetlilerden çok farklı değildi. Bir soylunun emrinde çalışanlar, onun buyruklarına kesinlikle uymak ve isteklerini eksiksiz yerine getirmek zorundaydı. Müzisyenler için sürekli gelir kaynağına kavuşmak ya kilisede çalışmak, ya da bir sarayda iş bulmak anlamına geliyordu. Genellikle göreve başlarken imzalanan sözleşmeler işverenin beklentilerini olabildiğince açık bir şekilde ortaya koyuyor, nelerin yapılmaması gerektiği özellikle vurgulanıyordu. Ünlü besteci Johann Sebastian Bach, Leipzig Thomas Kilisesi kantorluğuna başlarken, 1723 Mayıs’ında imzaladığı sözleşmeyle görevlerini şöyle sıralamıştı: “Öğrencilere her yönden iyi örnek olmaya gayret edeceğim; kentteki kiliselerde çalınan müziğin en iyi şekilde olmasına gayret edeceğim; öğrencileri vokal olarak eğitmenin yanında, çalgı müziği alanında da onlara ders vereceğim; ayinlerde çalınan müziğin operaya benzememesine ve çok uzun olmamasına özen göstereceğim; belediye başkanının izni ve haberi olmadan kenti terk etmeyeceğim; öğrencilere karşı derslerde koruyucu bir şekilde davranacağım ama buna gerektiği gibi karşılık vermezlerse, cezalandırıp, gerekli yerlere şikâyet edeceğim; cenazelere okul öğrencileri ile birlikte katılacağım.” Thomas Kilisesi yöneticileri için çocukların iyi eğitim alması kadar, çalınan müziğin dini niteliğinin kaybolmaması, yani operaya benzememesi de çok önemli bir noktaydı ve sözleşmede buna vurgu yapılmıştı.

Bu sözleşmenin imzalanmasından 38 yıl sonra, 1 Mayıs 1761 günü Viyana’da kaleme alınan bir başka belge ise, o tarihlerde 29 yaşında olan Joseph Haydn’ın Prens Anton Esterházy’nin emrinde çalışacağı süre boyunca neler yapması ve neler yapmaması gerektiğini kayıt altına almayı amaçlıyordu. Aydınlanma düşüncesinin toplum alışkanlıklarını değiştirmeye, Fransız Devrimi’nin ayak seslerinin duyulmaya başladığı bir dönemde imzalanan bu belge, yerleşik kuralların yıkılmasının ne denli zor olduğunun en güzel göstergelerinden biridir. Haydn’ın ismi bütün belge boyunca “Joseph Heyden” olarak yazılmıştır ve Gregorius Werner’in yardımcısı olarak göreve başladığı için sözleşmenin başlığı, “Yardımcı Müzik Yöneticisine İlişkin Sözleşme ve Davranış Kuralları” şeklindedir.


YARDIMCI MÜZİK YÖNETİCİSİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME VE DAVRANIŞ KURALLARI

Yılın aşağıda belirtilen gününden itibaren geçerli olmak üzere, Avusturya’nın Rohrau kasabasında doğmuş olan Joseph Heyden, Yüce Prensimiz, Kutsal Roma İmparatorluğu, Esterházy ve Galantha vd.nin Prensi Saygıdeğer Paul Anton’un hizmetine kabul edilmiş ve yardımcı müzik yöneticiliği görevine atanmıştır. Bununla birlikte:

1. Gregorius Werner adlı müzik yöneticisi, uzun yıllar boyunca Eisenstadt Sarayı’nda sadakat ve gayretle hizmet etmiştir; ama artık yaşı çok ilerlediğinden sık sık rahatsızlıklar yaşanmakta ve görevlerinin gereğini yerine getirememektedir; bununla birlikte Gregorius Werner, uzun yıllar süren hizmeti göz önünde bulundurularak, müzik yöneticisi olarak kalmaya devam edecek, adı geçen Joseph Heyden ise, koro müziğinin söz konusu olduğu durumlarda, Eisenstadt Sarayı yardımcı müzik yönetmeni olarak müzik yöneticisi Gregorius Werner’e bağlı ve onun astı olarak görev yapacak, ama bir müzik icrasının söz konusu olduğu diğer bütün konularda, ister genel ister özel bir durum söz konusu olsun, bunların tümünden adı geçen yardımcı müzik yöneticisi sorumlu olacaktır. Ayrıca,
2. Adı geçen Joseph Heyden sarayın bir memuru olarak kabul edilecek ve muamele görecektir. Yüce Prensimiz kendisine güvenme lütfünde bulunmuştur; bu durumda onun da, sarayda görevli olan saygıdeğer bir memura yakışacak şekilde, ılımlı olması, kendisine bağlı olarak görev yapan müzisyenlere karşı zorbaca bir tavır takınmaması, aksine yumuşak, nazik, mütevazı, sakin ve dürüst davranması gerektiğini bilmelidir. Yüce Prensimiz için bir müzik icra edileceği zaman, yardımcı müzik yöneticisi, tüm astlarıyla birlikte Prensin karşısına her zaman üniformalı olarak çıkmak zorundadır ve Joseph Heydn’ın düzgün ve temiz bir görünüme sahip olma zorunluluğunun yanı sıra, kendisine bağlı olarak görev yapan herkes de, onlara verilen talimata uygun olarak, beyaz çorap ve beyaz çamaşır giymeli, saçları pudralanmış, perukalı veya toplu ya da buna benzer bir görünüme sahip olmalıdır. Ayrıca,
3. Diğer müzisyenler adı geçen yardımcı müzik yöneticisine bağlıdır; bu nedenle kendisi örnek davranışlar sergilemeye daha da çok dikkat etmeli, böylece astlarının onun iyi özelliklerini örnek almasını sağlamalıdır; bundan dolayı adı geçen Joseph Heyden, onlarla özellikle gereksiz münasebetlere girmekten, birlikte yiyip içmekten ve başka herhangi bir ilişkiye girmekten kaçınmalı, astlarının gözündeki saygınlığını yitirmemeye, aksine bunu korumaya dikkat etmelidir; böylece astlarının da, hatalı bir davranış sergilediklerinde sarayla yaşanabilecek yanlış anlama ve anlaşmazlıkların ne kadar tatsız sonuçlar doğurabileceğini daha da kolay anlaması sağlanmış olacaktır.
4. Yüce Prensimizin emri doğrultusunda, adı geçen yardımcı müzik yöneticisi, Prensimizin buyurduğu türden besteler yapmakla yükümlüdür. Ancak bu besteler hakkında kimseyle konuşmayacak, kopyalanmasına ise asla izin vermeyecektir. Bunları kullanma hakkı yalnızca ve yalnızca Yüce Prensimizde olacaktır. Buna ek olarak, adı geçen Joseph Heyden, Yüce Prensimizin bilgisi ve izni olmadan başka kişiler için beste yapmayacaktır.
5. Adı geçen Joseph Heyden, (ister Viyana’da olsun ister sarayda) her gün öğleden önce ve öğleden sonra kabul salonuna gelmek ve Prens hazretlerinin bir icra sergilenmesini istediğini belirten herhangi bir emir verip vermediğini sorup beklemek zorundadır. Bir emir gelmesi durumunda ise diğer müzisyenleri haberdar edecektir; bununla birlikte yalnızca kendisi belirtilen zamanda orada bulunmakla kalmayacak, aynı zamanda diğerlerinin de buna özenle uymasını sağlayacak, görevlerine geç kalanları ya da hiç gelmeyenleri de dikkatle not edecektir. Buna göre,
6. Beklenenin aksine müzisyenler arasında anlaşmazlıklar, münakaşalar yaşanması ya da diğerlerinin aleyhinde bazı şikâyetler olması durumunda, adı geçen yardımcı müzik yöneticisi, sorunları koşullara uygun bir biçimde bizzat halletmeye çalışacak, böylece Yüce Prensimiz gereksiz ayrıntılarla ve önemsiz işlerle uğraşma zahmetine girmek zorunda kalmayacaktır; ama adı geçen Joseph Heyden’ın bizzat halledemeyeceği ya da uzlaşma sağlayamayacağı daha önemli bir durum söz konusu olduğunda, Yüce Prensimizi haberdar etmekle yükümlüdür.
7. Adı geçen yardımcı müzik yöneticisi, müzikle ilgili her şey için olduğu gibi, tüm müzik çalgıları konusunda da büyük bir gayretle çalışmalı, bunların dikkatsizlik ya da ihmalkârlık yüzünden zarar görmemeleri ya da kullanılmaz hale gelmemeleri için büyük bir dikkat göstermelidir.
8. Adı geçen Joseph Heyden şarkıcıların eğitiminden de sorumlu olacak, böylece onların Viyana’da büyük gayretler ve masraflar karşılığında seçkin ustalardan öğrendiklerini taşrada unutmamalarını sağlayacaktır. Adı geçen yardımcı müzik yöneticisi çeşitli müzik çalgıları konusunda deneyim ve bilgi sahibi olduğu için, bunların her biri konusunda deneyimlerinden diğer müzisyenlerin de faydalanmasını sağlayacaktır.
9. “Yardımcı Müzik Yöneticisine İlişkin Sözleşme ve Davranış Kuralları” metninin bir kopyası adı geçen yardımcı müzik yöneticisi ile ona bağlı olarak görev yapan müzisyenlere de verilecek, böylece yardımcı müzik yöneticisi o müzisyenlerin de görevlerini icra ederken bu kurallara uymalarını sağlayacaktır. Ayrıca
10. Adı geçen Joseph Heyden’ın yerine getirmekle yükümlü olduğu tüm görevlerin kâğıt üzerinde belirtilmesine gerek duyulmamıştır. Bununla birlikte Yüce Prensimiz tarafından, Joseph Heyden’ın çeşitli durumlar karşısında, yalnızca yukarıda belirtilmiş bulunan görevleri değil, diğer emirleri de yerine getirmesi beklenmektedir, dolayısıyla muhtemel konuların gerektirdiği biçimde, Yüce Prensimizden gelen diğer emirleri de zamanında yerine getirecek ve bunlara titizlikle uymaya özen gösterecektir. Ayrıca diğer müzisyenlerin de buna uygun hareket etmesini sağlayacak ve onları öyle güzel bir düzen içinde tutacaktır ki, bu türden işleri halletme görevinin adı geçen Joseph Heyden’ın beceri ve azmine teslim edilmiş olması, onun için büyük bir onur olacaktır ve bu, Yüce Prensimizin güvenine layık olmakla şereflendirildiği anlamına gelmektedir. Bu güven sayesindedir ki,
11. Adı geçen yardımcı müzik yöneticisine yıllık 400 Gulden maaş verilecek ve maaşı Tahsildarlık Hizmetleri Başkanlığı tarafından her üç ayda bir ödenecektir. Ayrıca,
12. Adı geçen Joseph Heyden, sarayda bulunduğu zamanlarda memur yemekhanesinde yemek yiyecek ya da günlük yarım Gulden yemek parası alacaktır. Son olarak,
13. Adı geçen müzik yönetici yardımcısı ile 1 Mayıs 1761 tarihinde yapılmış bulunan işbu sözleşmenin geçerlilik süresi en az üç yıldır; adı geçen Joseph Heyden bu süre tamamlandıktan, yani üç yıl geçtikten sonra şansını başka yerde denemek isterse, bu niyetini altı ay öncesinden, yani üçüncü yılın ikinci yarısının başında Prensliğimize bildirmekle yükümlüdür. Aynı şekilde,
14. Prensliğimiz de bu süre boyunca Heyden’ın görevinde kalmasını taahhüt etmektedir; ayrıca hizmetlerinden memnun kalınması durumunda, müzik yöneticiliği görevine gelme imkânı da vardır. Aksi halde ise, Yüce Prensliğimiz, sözleşme süresi de dâhil olmak üzere, onu istediği zaman görevinden azletme hakkına sahiptir. Bu doküman iki nüsha halinde hazırlanmış ve taraflara verilmiştir. Viyana, 1 Mayıs 1761.

***

Bu sözleşme hükümlerine göre “Yardımcı Müzik Yöneticisi” olarak göreve başlayan Haydn, kısa süre sonra Gregorius Werner’in ölümünün ardından Eisenstadt Sarayı Müzik Yöneticisi olmuş, bu görevini yaklaşık otuz yıl sürdürmüş, sonrasında da ölümüne dek emekli maaşı almıştır. Bestecinin yıllar içinde tüm Avrupa’da yayılan ünü ve değişen koşullar göz önünde bulundurularak yukarıdaki maddelerin bazılarında değişiklikler yapılmış, Haydn’ın başka siparişler için saraydan izin alma zorunluluğu zaman içinde kaldırılmıştır. Ana hatlarıyla oldukça acımasız ve yaratıcılığı kısıtlar gibi görünse de, sanatçıların günümüze dek imzaladığı pek çok sözleşmede benzer maddeler, daha yumuşak ifadelerle karşımıza çıkmaktadır. Haydn’ın imzaladığı belgenin 2. Maddesi onun davranışlarına dikkat etmesi ve bir saray memurundan beklenen şekilde davranması gerektiğini belirtmektedir. Günümüzde Kültür Bakanlığı’nın kendi orkestralarında görev alan müzisyenlere imzalattığı sözleşmedeki aşağıdaki madde her çağda, çalışanların işlerini ne kadar iyi yaptıkları kadar, davranışlarının ve çalışma arkadaşlarıyla ne denli uyumlu geçiniyor olmalarının da önemli olduğunu ortaya koymaktadır: “Sözleşmeli personel, yasalarla belirlenen kamu görevlisi niteliklerinin gerektirdiği saygınlık ve güvene yaraşır olduğunu, kurum içinde ve dışındaki davranışlarıyla göstermek zorundadır. Personel, kurum içinde ve dışında, kurumunu, amir ve arkadaşlarını küçük düşürecek konuşma ya da davranışlarda bulunmak, amirlerine karşı gelmek ya da verilen emirleri dinlememek, başkalarını kuruma karşı tahrik etmek, kurum aleyhine yayın yapmak veya yaptırmak ya da demeç vermek gibi davranışlarda bulunamaz. Bu tür davranışlarda bulunduklarında, haklarında disiplin hükümlerine göre işlem yapılır.”

Haydn’ın imzaladığı belgenin en katı maddelerinden biri kuşkusuz 4 numaralı maddedir. Buna göre besteci, “Prensimizin buyurduğu türden besteler yapmakla yükümlüdür. Ancak bu besteler hakkında kimseyle konuşmayacak, kopyalanmasına ise asla izin vermeyecektir. Bunları kullanma hakkı yalnızca ve yalnızca Yüce Prensimizde olacaktır. Buna ek olarak, adı geçen Joseph Heyden, Yüce Prensimizin bilgisi ve izni olmadan başka kişiler için beste yapmayacaktır.”

Bugün bu maddeyi çok acımasız ve sanatçının yaratıcılığına ipotek koyan bir düşüncenin ürünü olarak kabul ediyoruz. Ancak günümüzde yayınevlerinin yazarlarla, plak şirketlerinin ya da konser organizatörlerinin sanatçılarla yaptıkları sözleşmelerde benzer istekler, kulağa daha sempatik gelen sözcüklerle karşımıza çıkıyor. Yüzyıllar içinde değişmeden kalan bu ifadeler, sanata maddi destek sağlayan kesimlerin kendi beğenilerini dayatma, ya da günümüzdeki söyleniş şekliyle, daha geniş kitlelere ulaşıp, daha çok para kazanma arzusunun bir sonucudur.

1700’lerin son çeyreğinde müzisyenler yavaş yavaş yapıtlarını bastırarak ve düzenledikleri konserlerden elde ettikleri gelir yardımıyla da yaşamlarını sürdürebilmeye başlamışlardı. Mozart’ın Viyana’da geçen yaşamının son on yılı buna güzel bir örnektir. Müzik artık saray dışına taşmaya, halka açık konserler giderek yaygınlık kazanmaya başlamıştı. 1789’da devrimini gerçekleştirecek ve 19. yüzyılda yönetimde söz sahibi olacak burjuvazinin alışkanlıkları yavaş yavaş şekillenmeye başlamıştı. Mozart’ın bastırdığı yapıtların önemli bölümünü piyano için sonatlar oluşturuyordu. Bunun nedeni soylular kadar burjuva ailelerinde de piyano çalmaya karşı bir merakın uyanmış olmasıydı. Mozart’ın piyano konçertolarındaki teknik güçlüklerin, piyano sonatlarının çoğunda bulunmayışı, genellikle Almanca kaynaklarda, “Kenner und Liebhaber” ifadesiyle dile getirilen ve Türkçeye, “Profesyoneller ve Amatörler” şeklinde çevirebileceğimiz kavramın bu dönemde yerleşmeye başladığının güzel bir kanıtıdır. Mozart, konçertolarını kendi konserleri için bestelerken, sonatlarını öğrencilerini de düşünerek yazıyordu. Yapıtlarının alınabilir olması için, “müşteriler” tarafından kolaylıkla çalınabilir olması da önemliydi.

Mozart’ın ölümünden yaklaşık bir yıl sonra, 1792 Kasım ayında Viyana’ya yerleşen Beethoven, kendini bu kentte çok yetenekli bir piyanist ve besteci olarak kısa sürede kabul ettirmeyi başarmıştı. 29 Haziran 1801 tarihinde, Bonn’da bulunan arkadaşı Franz Wegeler’e gönderdiği mektupta maddi durumuyla ilgili şunları yazmıştı: “Durumum hiç kötü değil. Bestelerim de epey para getirdi. Elimde yetiştirebileceğimden çok beste siparişi var diyebilirim. Her parçadan sonra altı yedi yayıncım oluyor, istersem daha da fazla olabilir. İnsanlar artık benimle pazarlık etmeye kalkmıyor; ben istiyorum, onlar ödüyor.”

Beethoven’ın mektubundaki son cümle olan, “İnsanlar artık benimle pazarlık etmeye kalkmıyor; ben istiyorum, onlar ödüyor,” ifadesi, toplumda sanatçıya bakışın nasıl değiştiğinin en güzel göstergelerinden biridir. 19. yüzyıl bu anlamda tam bir değişime sahne olacak, “sanat,” “sanatçı,” “yapıt” ve “telif hakkı” gibi kavramlar farklı bir bakışla tanımlanacaktı. 1850 sonbaharında Düsseldorf kentinde müzik yöneticisi olarak çalışmaya başlayan Robert Schumann’ın eşi Clara, çağının en tanınmış piyanistleri arasındaydı ve Avrupa’nın farklı kentlerinde verdiği konserlerden kazandığı gelir aile bütçelerinin önemli bir bölümünü oluşturuyordu. Clara Schumann için hayır konserleri haricinde para almadan sahneye çıkmak kabul edilebilir bir durum değildi. Ancak kocasının Düsseldorf orkestrasıyla verdiği ilk konserde solist olarak sahneye çıkmasına rağmen kendisine bir ödeme yapılmamış olmasını bir türlü anlayamıyordu. Yöneticiler konser sonrasında Clara’ya bir demet çiçek sunmuşlar, kocasına yapılan ödemenin onun konserlerini de kapsadığını belirtmişlerdi; istediği zaman sahneye çıkabilirdi ama ayrı bir ücret ödenmeyecekti. Clara Schumann bu duruma çok şaşırmış, dostları Ferdinand Hiller’e gönderdiği mektupta, “Buradaki beylerin, hiç para almadan konserde çalacağımı düşünmüş olmaları akıl alır gibi değil. Ayrıca böyle bir şeyin teklif edilmiş olması da hoş değil. Bu insanlar bizi zengin mi zannediyorlar?” diye yazmıştı. Artık sanatçının değerinin bilindiği, sanatı için mutlaka ödeme yapıldığı bir dönem başlamıştı ve Düsseldorf’daki uygulama olağandışı kalıyordu.
Günümüzde elektronik dünyasında yaşanan baş döndürücü gelişmeler bir kez daha “yapıt” ve “telif hakkı” kavramlarının sorgulanmasına neden olmaktadır. Edebiyat ve müzik dünyası yeni üretilen yapıtların nasıl dağıtılacağı ve elde edilecek gelirin nasıl paylaşılacağı konusunda bir türlü fikir birliğine varamamaktadır. Büyük olasılıkla tarih boyunca her zaman olduğu gibi, geniş kitlelerin alışkanlıkları, bir kez daha yeni değerlerin oluşmasına öncülük edecektir.

*Bu yazı ilk olarak 2012 Mart ayında Andante dergisinde yayınlanmıştır
 1. Bu sözleşme, Werner Pieck’in, Haydn, Der große Bassa başlıklı kitabından (s. 225-228; Europäische Verlaganstalt, 2004) Yeşim Tükel Kılıç tarafından Türkçeye çevrilmiştir.

Aydın Büke

Benzer Haberler

  • CAN BONOMO'DAN PANDEMİ SONRASI İLK KONSER!
    MüzikCAN BONOMO'DAN PANDEMİ SONRASI İLK KONSER!Can Bonomo, pandemi nedeniyle ara verdiği canlı performanslarına 7 Ağustos Bodrum Antik Tiyatro ve 8 Ağustos Çeşme Açıkhava yaz konserleri kapsamında tekrar başlıyor.
    CAN BONOMO'DAN PANDEMİ SONRASI İLK KONSER!
  • HANDE YENER'DEN SEVENLERİNE MÜJDE
    MüzikHANDE YENER'DEN SEVENLERİNE MÜJDEHande Yener hayranlarının merakla beklediği 20.yılına özel Carpe Diem albümünü iki parçaya böldü.
    HANDE YENER'DEN SEVENLERİNE MÜJDE
  • ZİYNET SALİ’DEN YAZA ÖZEL SİNGLE
    MüzikZİYNET SALİ’DEN YAZA ÖZEL SİNGLEBaşarılı isim Ziynet Sali, 'Kalbim Tatilde' single'ını sevenleriyle buluşturdu.
    ZİYNET SALİ’DEN YAZA ÖZEL SİNGLE
  • KAŞ’TA KLİP!
    MüzikKAŞ’TA KLİP!Soner Arıca’nın geçtiğimiz hafta müzikseverlerle buluşturduğu, söz ve müziği kendisine ait ‘Çözelim Düğümü’ single’ı kliplendi.
    KAŞ’TA KLİP!
  • ‘KİMİSİ ADIMI HATIRLAMAZ, DİNLE HATIRLANIR…’
    Müzik‘KİMİSİ ADIMI HATIRLAMAZ, DİNLE HATIRLANIR…’'Dinle' şarkısıyla 1997 yılında Eurovision’da ülkemizi temsil eden ve üçüncü olan Şebnem Paker yıllar sonra o süreci anlattı.
    ‘KİMİSİ ADIMI HATIRLAMAZ, DİNLE HATIRLANIR…’
  • SEZEN AKSU’DAN SİMGE’YE UĞUR HEDİYESİ
    MüzikSEZEN AKSU’DAN SİMGE’YE UĞUR HEDİYESİPop müziğin başarılı temsilcilerinden Simge, 5 Ağustos’ta gerçekleşmesi planlanan Harbiye konseri öncesi Sezen Aksu’dan uğur hediyesi aldı.
    SEZEN AKSU’DAN SİMGE’YE UĞUR HEDİYESİ
icon_close
icon_close
Karnaval.com'u hangi dilde görmeyi istersin?
Hangi ülkenin eğlence ve yaşam haberlerini takip etmeyi tercih edersin?